SOCIETE BATIĞININ HAZİN HİKAYESİ

 

          İkinci dünya savaşının bütün hışmıyla sürdüğü 1942 yılının Ağustos ayına uzanıyor hazin hikayemiz. Kuzey Afrika'da Rommel'in kumanda ettiği Alman ordularıyla Müttefik Orduları arasındaki savaşın iyice kızıştığı zamanlar. Bir savaş dehası olan Rommel'i yenmek için Alman Ordularının ikmal hatlarını kesmenin önemini bilen Müttefikler, Kuzey Afrika'ya olan Alman sevkiyatına önemli darbeler indirmekteydi. Bu sıralarda Mareşal Petain'e bağlı Fransız Donanması Alman işgali altında "mecburen" Alman ordusuna destek sağlamak zorunda kalıyordu. Saint Didier isimli Fransız destek gemisi bu nedenle isteksiz bir şekilde Suriye açıklarında hastane gemisi görüntüsü altında seyrederken  ambarlarında taşıdığı Alman savaş malzemelerinin Alman subaylarının emrindeki Fransız denizcilere verdiği sıkıntıyı anlamak, Antalya Kaleiçi açığında sessizce yatan bu batığı anlamanın anahtarı herhalde.. 

 

     societejeep.jpg (77496 bytes)                 societejeep2.jpg (58255 bytes)                 societedireksiyon.jpg (55352 bytes)

(Batığa yapılan çıkarma çalışmalarında ambardan pek çok çöl tipi cip çıkarıldı. Onlardan bir tanesini yakın zamanlara kadar Antalya sokaklarında görmek mümkünmüş. Bu iki fotoğrafta görülen cip fazla hasarlı olduğu için ellenmedi herhalde)

 

            Suriye açıklarında bir muhrip eşliğinde seyreden St. Didier Kıbrıs'taki müttefik üslerden kalkan avcı uçakları tarafından epey hırpalanmış bir halde Türkiye'ye doğru kaçmaya başlamıştı. Antalya körfezini takiben Adrasan açıklarına kadar geldiğinde yoğun hava taarruzları sonucu hareket kabiliyeti oldukça sınırlanmış, aynı kaderi paylaşmak istemeyen eskort muhribi de kendisini terkettiğinden dolayı tek kurtuluş ümidi Antalya limanına giderek tarafsız bir ülke olan Türkiye'ye sığınmak olmuştu. Antalya Yat Limanının (Kaleiçi) önüne kadar gelen geminin mürettebatı üniformalarını çıkarıp denize atmalarına ve geminin ismini Société olarak değiştirip türk bayrağı çekmesine rağmen müttefik uçakları bombardımanlarına devam etmişti. Falezlerin üzerinden bu savaşı seyreden halkın gözleri önünde gemiye pike yaparak torpil bırakan mustang uçakları Hıdırlık Kulesinden açılan uçaksavar ateşine ve geminin burnundaki uçaksavara aldırış etmeden gemiye saldırılarını sürdürüyorlardı. Gemiye isabet etmeyen torpiller falezlere çarparak patlıyordu. Torpillerden bir tanesi limandaki iskeleye çarparak patlamış ve bir türk vatandaşının ölümüne sebep olmuştu. Sonunda torpillerden biri geminin kıç ambarına isabet etmiş ve orta ambardaki cephaneyle birlikte korkunç bir patlamayla gövdede çok büyük bir delik açmıştı. Patlamanın şiddeti ve  Société'nin hızla batması nedeniyle yaşam kaybı çok olmuş, geriye kalan mürettebat ve yaralılar Antalya'lı balıkçılar tarafından kurtarılmıştı. Toplanabilen cesetler Antalya'daki bir mezarlığa defnedildi.  Sağ kalanlar Isparta'da zorunlu ikamete (uluslararası kurallara göre) tabii tutuldu. Bunlar arasında Isparta'da evlenip, çoluk çocuğa karışıp savaş sonrası orada kalanlar olduğu, bazılarının hala Isparta'da yaşadığı rivayet olunmakta..  Yüzyılın en yıkıcı ve kanlı  savaşına katılmamak kararlığında olan Türkiye, karasularında gerçekleşen bu ihlal ve provokasyona gerekli protesto ve reaksiyonu yeterince gösterememişti.

 

         societeambar.jpg (45001 bytes)                    societeambarkapagi.jpg (48718 bytes)                     societelumboz21.jpg (50412 bytes)

(Soldan sağa ; orta ambara inen merdiven, her nasılsa patlatılmamış bir kapak, ve geminin içindeki lumboz kapakları)

 

           70 metre uzunluğu, 12 metre genişliği olan Société, ambarlarının tıka basa cephaneyle dolu olması nedeniyle suüstünde rahat yüzü görmediği gibi bugüne kadar da sualtında bir türlü rahata kavuşamıyacaktı. Hammadde ve cephanenin Sovyet tehdidi altına giren Türkiye için son derece değerli olduğu 1946 yılında Tacettin isimli bir çan botu geminin üzerinde birkaç ay boyunca çalışmalar yapmıştı. Bu çalışmalar sırasında kapalı olan ambar kapaklarını açmak için çok fazla dinamit kullanılmış, bu patlamalar sonucunda gemiye uçakların verdiği hasardan çok daha fazlası verilmiş ve bir rivayete göre de bu çalışmalar sırasında can kaybı da yaşanmıştı.. Société batığında 1974 yılında yapılan ikinci kapsamlı çalışmada Amerikalı dalgıçlarda çalışmış, gemiden çıkarılanlar arasında çeşitli mühimmatlar, cephaneler, araçlar (çöl cipleri) olduğu gibi ayrıca iskeletlerde çıkarılmıştır. Bu iki kapsamlı ve patlayıcı kullanılan çalışma haricinde batığa yapılan kaçak dalışlarda da oldukça zarar verilmiştir. Günümüzde bu batığa uygulanan dalış yasağına rağmen ne yazık ki yağma devam etmektedir. Kanımızca (bütün kıyılarımızda olduğu gibi) uygulanamıyan dalış yasağı yerine (hassas bölgelerde dalış yaptırmaya ehliyetli hükümet görevlisi dalgıç gibi) rehber eşliğinde dalışa olanak sağlamak en uygunu. Bu hem dalış turizmini renklendirmenin hem de batığı korumanın tek yolu gibi gözüküyor.. Hassas bölgelere yapılacak dalışlar için dalış okulları tarafından (ya da dalgıçlar tarafından) bu özel rehbere ve bunları düzenleyen, hassas bölgeleri koruyan  kuruma yapılan ödemeler de ayrı bir koruma mekanizması oluşturacaktır. Ne yazık ki Meclisin dalışa yasak  bölgeler konusundaki dinamikleriyle bu çözümleri görmemize daha 100 sene var herhalde.. 30'a yakın dalış okulunun olduğu Antalya bölgesinde tek bir dekomprasyon odasının olmadığını düşünürsek dalış malzemesinin alım satımının legal olmasına bile şükredesi geliyor insanın. Aslında tek umudum ileride dalgıç bir başbakanımızın olması... Umut işte :)

 

 

     societeguns2.jpg (54646 bytes)                 societegun2.jpg (50010 bytes)                  societefunyeler.jpg (48777 bytes)

(Soldan sağa; Tüfek yığını, tüfekler, fünye kasası)

 

               Bugün Société gemisi 30 metre derinlikte hafif iskelesine eğimli bir şekilde omurgası üzerinde dik olarak yatmakta.. Baş tarafı güneyi gösteren geminin her tarafını kaplayan balıkçı ağları mistik bir görüntü vermekte. Ambarlardaki malzemeleri çıkarmak için kullanılan patlayıcılar oldukça fazla hasar vermiş üst güverteye. Nüfusu hızla artan Antalya'nın denize karışan kanalizasyonu nedeniyle sualtındaki vizibilite 4-5 metre civarında ve batığın üzerinde kalın bir mil tabakası oluşmuş durumda. Düşük vizibilite, kalın mil tabakası (ambar içleri dikkatsiz bir palet darbesiyle göz gözü görmez oluyor), keskin ve paslı metal parçalar, batığı kaplayan olta ve ağlar  tehlikeli bir dalış ortamı yaratıyor. Bu batığa dalmak için mutlaka tecrübeli bir rehber kullanmak ve özel izin almak, unutulmaması gereken iki önemli husus..  

 

 

      societebuoy.jpg (54451 bytes)                  societekaravida.jpg (44197 bytes)                 societebaba.jpg (45691 bytes)

(Batığın bekçiliğini yapan şamandıra, bacanın içini mesken tutmuş bir karavida, Antalya rıhtımına  bağlanmayı bekleyen babalar)

 

Önemli Not: Bu batığa toplam 3 dalış yaptım. Kısıtlı görüş, kalın mil tabakası, her tarafı saran ağlar ve keskin metal parçaları fotoğraf ve dalış açısından beni oldukça zorladı.. Zaman zaman kuvvetli dip akıntılarıyla iyi vizibilite olabiliyor ama ne yazık ki bize denk gelmedi. Dalışlarımız Turkdive'ın rehberliğinde ve özel izinle gerçekleşti. Bu dalışların yapılmasında, fotoğrafların çekilmesinde büyük emeği geçen Turkdive ekibine ve özellikle Figen-Üner Beköz çiftine ve Ömer Baklavacı'ya teşekkürü borç bilirim. Bu yazıdaki bilgileri bana sağlayan ve batık hakkında yaptıkları kapsamlı bilgi toplama ve araştırmalardan beni faydalandıran Üner ve Ömer'e tekrar tekrar teşekkürler..

2. Önemli Not: Bu batığın silüetini ve geniş açı fotoğraflarını çekebilmem için beklediğimiz o temizleyici, vizibiliteyi arttırıcı dip akıntısının haberini  Üner ve Ömer'den sabırsızlıkla bekliyorum.